Jindar Ezgi
Değiştiremeyeceğiniz gerçekler vardır, ne yapsanız da ipinizin elinden kaçtığı, artık önünü alamadığınız. Faşizm ve sömürge ne kadar artarsa artsın, artık boğamayacağı mücadeleler yaratıldı. Kadınların, özgürlük mücadelesi de bunlardan biri. Bugün Dünya’nın bir çok yerinde kadınların direnişi artarken, bu mücadele de Türkiye, Kuzey Kurdistan hatta Ortadoğu için çığır niteliğinde olacak bir mücadelenin öncülüğünü yapan, yolunu aydınlatan kadın gerillaların mücadelesi inkar edilemez bir şekilde karşımızda durmak.
Bugün Kuzey Kurdistan ve Türkiye’de gelişen feminist mücadeleyi, kadın özgürlük partisi olarak tanınan PKK’den ayrı ele almak, gerçek dışı bir bakış açısı olur. Gerek sosyal gerekse coğrafi konumundan kaynaklı 1978’de Şehit Sakineler ile başlayan kadınların bu topraklarda yeniden uyanışına, borçlu olduğumuz kadın mücadelesi, bütün kararlığı ile önüne almış özgürlüğü zafere doğru yürüyor.
Kadının varlığının suç, sesinin günah, gülüşünün haram kılındığı bir Ortadoğu gerçekliğinde kadınların, ceng meydanlarında zafere zılgıtlarıyla doldurduğu bir gerçeklik kolay kazanılmadı, şüphesiz bu gerçeklik Önder APO’nun hiçbir devrim liderinin geliştiremediği, devrimci yönüyle Dünya’da tanınan reel sosyalizmin bile çekinerek yaklaştığı kadın özgürlük mücadelesi, Kurdistan’dan Ortadoğu’ya yayılırken, Avrupa sınırlarını arşınlamış Dünya’nın dört bir yanında kadınların yüreklerinde yer etmiştir. Bunu Rojava Devrimi’ne katılan enternasyonalist kadın devrimcilerden anlayabileceğimiz gibi, kendi ülkelerinde büyük bir azimler geliştirdikleri mücadelelerinden anlayabiliyoruz. Özgürlük hareketi her ne kadar ulusal temeller üzerinden ortaya çıkmış olsa da bugün gerek kadınları gerekse Dünya halklarını kapsayan enternayonalist- devrimci bir hareket zemininde ilerlemektedir. Etkisini en çok kadınlar üzerinde görmekte, evlerinden çıkmaya çekinen kadınların, yurtsever-kadın devrimciler ve Kurdistan’daki kadın gerillaların verdiği mücadele ile cesaretlendiklerini, sokaklara akın ettikleri, somut bir gerçeklik halini almaktadır.
Bahsettiğimiz bu somut gerçekliği bizlerin gördüğü kadar, faşist düzeninde gördüğü aşikar bir gerçektir. Buna karşılık, faşist şef ve yandaşlarının söylemleri, “Kadınları hedef alından” “Kadınlardır öncüleri, ilk onları hedef almalıyız, PKK’nin çoğunluğu kadınlardan oluşuyor” söylemlerine kadar gitti. Kadınlara yönelik gelişen şiddet kadar her türlü taciz ve tecavüz girişimi hatta pratiği yine İstanbul Sözleşmesi’nin bir gece de ortadan kaldırılması, kravattan iyi hal alanlardan tutalım, Kürt kadınlarının özel savaş elemanları tarafından hedef alınmasına kadar, her şey kadın karşıtı bu planın bir parçası durumunda.
Var olan bu özgürlük mücadelesi için çok söz söylemeye gerek yok, kadınların sokaklardan, dağlara yetişen sesleri, çoğu şeyin tanımını oluyor adeta, “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz!”