Faşizm ve Cinsiyetçilik

 

Faşizm ve cinsiyetçilik birbirlerinden uzak, farklı içerikte kavramlar olarak görülebilir. Öz itibari ile birbirlerini doğuran, besleyen kavramlardırlar. Fakat köken olarak, ilk olma itibari ile cinsiyetçilik tüm egemen, ayrılıkçı, parçalayıcı, ötekileştiren ve sindiren tüm ideolojik yapı ve sistemlerin çıkış ve kaynak noktasıdır. Bu anlamda cinsiyetçilik erkek egemen zihniyet eliyle kadın şahsında topluma karşı geliştirdiği tahakkümcü, baskıcı, reddeden ideolojinin adıdır. Cinsiyetçiliği ilk ayrılıkçı ideoloji olarak tanımlamak yerinde olacaktır. Cinsiyetçi zihniyet eliyle bir cins olarak kadına yönelik geliştirilen ötekileştirme, toplumun dışına itme, karalama iradesizleştirip bitirme operasyonları toplumsal zihniyette sapmalara zemin hazırladı. Cinsiyetçiliğin akabinde gelişen tüm ayrılıkçı ve sapma ideolojiler de cinsiyetçiliğin türevleri şeklinde dallanıp budaklandı. Sonuç olarak toplumsal yaşam bütünlüğü, karşılıklı hoş görü ve dayanışma ruhu toplumsal cinsiyetçiliğin ayrılıkçı ideolojileri eliyle darbelenmiş oldu. Kadınlar cinsiyetçiliğin ölümcül darbesiyle yaşamın görünmeyen yüzüne itilmiştir. Varlık olarak özünden saptırılmış öteki bir cins ve ulus olarak insan olma sıfatına layık görülmemiştir. Bu temelde cinsiyetçilik için insanlık tarihinin ilk faşizan uygulaması ve saldırısıdır demek de doğru olacaktır. Fakat faşizmin temelini atan cinsiyetçi ideolojinin kendisidir.

Faşizmin örgütlü ve sistemli çıkışını ise 20. Yy Almanya’sında 2. Dünya savaşının yaşandığı 1939-45 yılları arasında görüyoruz. Mitolojik öykülerde geçen kıyamet senaryolarını aratmayan zamanlardan söz ediyoruz. Savaşın bir toplum kırım sistemine dönüştüğü bir zaman. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franko’nun diktatörlüğünde toplum kırım sistemi işletilerek halklar tek ulusa, tek dile, tek renge boyatıldı. Hitler faşist uygulamalarıyla yüzbinlerce Yahudi’yi soykırıma uğratırken Atatürk’ün kendisi için ilham kaynağı olduğunu söyler. Zira İttihat ve Terraki Cemiyeti bir milyon Ermeni’yi katlettikten sonra Atatürk ile devam eden on binlerce Kürt insanının Dersim, Zilan, Koçgiri de soykırıma uğratılmaları egemen ve faşizan güçler için hafife alınır bir durum değildir. Aksine bu soykırım uygulamaları faşizan güçler için bir övünç ve ilham kaynağıdır. Erkek egemen sistem kadın üzerindeki ilk ağlarını örerken, Marduk annesi Tiamat’ hançerlerken bu hainliğinden ve ihanetinden övünerek söz etmiştir.

Faşizim ve cinsiyetçilik insanlığın yüzünde bir utanç perdesiyken halklara hep bir kahramanlık maskesi olarak gösterilmiştir. Faşizmi bir kahramanlık öğesi olarak maskelemek, onu ateşlendirip harlamak milliyetçilik öğesiyle gerçekleştirilir. Tek millet sloganıyla diğer tüm halklar ötekileştirilip sindirilerek inkar edilir. Buna karşı çıkan halklar ve topluluklar en korkunç soykırım çemberlerinin içine alınır. Sadece karşı çıkan halklar değil elbette kendileri için potansiyel tehlike olarak gördükleri tüm halklar ve topluluklar bu çemberin içine alınır. Son yüz yılın Kürt Ezidi soykırımı buna örnek teşkil eder. Çünkü Ezidiler en azından tarihleri boyunca hiç bir egemen güçle savaşmamış ve onun boyunduruğuna da girmemiştir. Bu anlamda son yüz yılın Ezidi soykırımı DAİŞ eliyle gerçekleştirilmiş bir soykırım olarak görülse de, bu soykırım Ankara merkezli planlanmış bir vahşettir. Çünkü Şengal’in DAİŞ’in elinden kurtuluşunun akabinde TC devleti eliyle sistematik olarak gerçekleştirilen Şengal saldırılarını görüyoruz. Şengal’de seçilmiş, yöre halkından, kendileri de Ezidi olan halk öncüleri hedef alınıp katledildi. Bu şekilde DAİŞ’in yarım bıraktığı işi tamamlamak isteyen bir TC faşist zihniyet ve sistemiyle karşı karşıyayız.     

Güncel gerçekler göz önündeyken faşizmi anlatmak için çok uzağa gitmeye gerek yok diyoruz. Kürdistan bu anlamda dünya faşizminin ve gericiliğinin uygulanmaya alındığı merkez coğrafyadır. Dünyanın en gelişmiş silah teknolojisi bu coğrafyanın dağlarında, ovalarında, şehirlerinde ve köylerinde kullanılıyor. Dünyaca yasaklanmış silahlar bu coğrafyada hadsiz ve hesapsız kullanılıyor. Bu ülkenin çocuklarının bedenleri bu silahlarla yakılıyor bu silahlarla parçalanıyor. Daha korkunç olanı suçlu kim olduğunun bilinmediği bir denklem. Sorun bilinmemesi değil elbette bilinmiyormuş gibi yapılmasıdır.

Sormak gerekir bu ülkede ömründe hiç zindan görmeyen bir Kürt kaldı mı acaba. Mehmet Emin Özkan için ne demeli, 80’inde işlemediği bir suçun 27 yıldır bedelini öderken faşizmi nerde arayacağız. Emine Şenyaşar Adalet sarayının kapısının önünde 2 yıldır yağmur kar demeden adalet nöbeti tutarken faşizmi nerde arayacağız. Biri diğerinden daha beter gerçeklerden söz ederken demokrasi ve insan hakları maskesiyle dolaşan Amerika, Rusya ve AB ülkelerini hiç unutur muyuz. Kele sırma saçlarına bir tarak da sen al diyen işportacı gibiler. Ortadoğu’yu silah pazarları yaptılar. Sorun çıkar savaş olsun sen de silahlarını sat. Ölü bekleyen tabutçu mu diyelim bilemedik. Biraz para için yapılır mı bunlar. Yapan yapıyor şaşıran da bizim gibiler. Önder APO boşuna mı dedi ‘para yeryüzünün tanrısı oldu’ diye. Tam da bu yüzden Kızıl Derililer bugünkü Amerikalıların atalarına onlar Amerika kıtasını talan ederken ‘son ağaç kesildiğinde, son balık avlandığında, son pınar kuruduğunda; insanlar paranın yenilen bir şey olmadığını anlayacaklar’ diye erdemli bir söz ederler.

Bu gün dünya gericiliğine ve faşizmine öncülük eden bölge statükocularına ve küresel egemenlere karşı sessiz kalıp son ağacın kesilmesini, son balığın avlanmasını ve son pınarın kurutulmasını beklemeyeceğiz. En başta kadınlar olarak kutsal ana değerlerinin ve mirasının ilk varisleri olarak dağ tanrıçası Ninhursak’ın ülkesi olan Kürdistan dağlarında bu vahşete dur diyen yiğit kadınların ve gençlerin kavgasında olacağız. Onlarla birlikte kutsal ananın ülkesini savunacağız. Ne bir adım illeri ne bir adım geride olacağız, onlarla birlikte yürüyecek onlarla koşacağız. Onların sesi falan olmayacağız bizzat kendileri olacağız. Gerilerinde bıraktıkları bayrakları devralmayı beklemeyecek zafere birlikte kızıl bayrakla yürüyenler olacağız. Faşizm şimdi ve şu andaysa ona şimdi ve şu anda cevap olacağız. Yarına ertelenmiş bir zaman yok. Tarih şimdi ise şimdi savaşma, şimdi kazanma, faşizmi yıkma ve zafere yürüme zamanıdır.

Rojhilat’ta kadın yaşam ve özgürlük derken zorba erkekliğin cinsiyet zincirlerini kıracak, Kuzey’de “PKK Halktır Halk Burada” diyerek faşizme karşı yekvücut yek amaç olduğumuzu haykıracağız. Avaşin’de, Zap’ta dağların tanrıçalarıyla yüceleşip faşistlerin sofrasında cüceleşenlere zehir olacağız. 17’ler sonsuzluğu yaşarken onların ardından koşan bizler, köle bedenlerinden kurtulmuş özgür ruhlar doğuracak, çoğalacak ve ebedi zafer olacağız.

Kaynak: Yurtsever Gençlik Dergisi