Kadın Özgürlüğünün Garantisi Önder Apo’nun Özgürleşmesidir

Kadın Özgürlüğünün Garantisi Önder Apo’nun Özgürleşmesidir

Değerli Yurtsever Genç Kadınlar!

Bu yazıyı yazmaya başladığımız bugünlerde miladi takvime göre 2022 yılını tamamlamak üzereyiz. Bu sayıdaki yazımızı, yıl boyunca yaşanan gelişmeleri, halkımızın, kadınların ve gençlerin mücadele durumlarını ve öncülük görevlerimizi değerlendirmeye ayırmak istiyorduk. Çünkü geride bıraktığımız yıl, mücadelemiz açısından çok önemli gelişmeler yarattı.

Newrozla birlikte Öndelik yürüyüşünün 50.yılına girdik ve partimiz PKK’nin 44. Mücadele senesinin pratiğini yürüttük. Kürdistan Özgürlük Gerillası, teknik gelişimin yarattığı en “gelişkin” savaş teknolojisine karşı tarihinin en büyük kahramanlık destanlarını bu yılki mücadelesiyle yarattı. Kadın gerillaların direnişi, savaşçılığı düşmanı şaşkına uğrattı. Öyle ki Türkiye’nin en korunaklı, güvenlikli yerlerinde fedai eylem yaparak halkımızın da düşmanın da psikolojisini değiştirdi. Halkta silkinme, güven ve inanç geliştirirken düşmanda ise büzülme ve korku yarattı. Kürt kadınlarının öncülüğü ise dünyada direniş ve mücadele içinde olan tüm kadınlara rehberlik etti, öncülük etti, mücadelede ortak ruh, duygu ve düşünce oluşturdu. Yıl içinde bu konuları değerlendirsek de genç kadınlar boyutuyla bu mücadeleye katılım düzeyimizi, gelişmeleri ve eksikliklerimizi sonuç boyutuyla değerlendirmeyi düşünüyorduk. Ancak son süreçte yaşananlar bu yazı açısından değerlendirme içeriğimizi değiştirmemize sebep oldu. Çünkü yılın sonunda yaşananları doğru anlamak aciliyet gerektirmektedir.

Kürt halkının gündemindeki en temel konu hiç kuşkusuz Önderliğimizin durumudur. Bütün süreçlerde Önder APO’nun fiziki olarak özgürleştirilmesi tüm çalışmaların temelini oluştursa da bu süreçte daha fazla böyle olmak zorundadır. Önderlik üzerinde neredeyse iki yıla yakındır uygulanan ağır ve mutlak bir tecrit durumu vardır. İmralı sisteminin varlığı tecrit, işkence ve çarmıh sistemidir. Bunu Önderliğimizin kendisi de değerlendirmektedir. Ancak son süreçte Önder APO üzerinde uygulanan tecrit çok daha fazla ağırlaştırılmıştır. Önderlik şahsında yürütülen bu ağır savaşta durum öyle bir hale varmıştır ki hiçbir bilgi alınamamaktadır. Öndeliğimizin sağlık ve güvenlik durumundan haberdar olamıyoruz. Önder APO sağlık durumunun sorulduğu bir görüşmede “Benim sağlığım sürece ve yürütülen mücadeleye bağlıdır” içeriğinde değerlendirmeler yapmıştı. Sizin yürüttüğünüz mücadele oranında ben iyiyim ya da değilim demektedir. Elbette ki halkımız her yerde direniştedir ve gerilla sürecin direnişinde öncülük yapmaktadır. Düşman 2022 yılında gerilla direnişi karşısında yenilmiştir. Bazı alanlarda çakılıp kalmış, bazı alanlardan kaçmak zorunda kalmıştır. Türk askeri birlikte savaştığı mevzi arkadaşlarının cenazeleri yakacak, parçalayacak kadar vahşi, sefil ve rezil bir duruma düşmüştür. AKP-MHP faşist rejimi bu ağır yenilginin hesabını Önder APO’dan sormak, intikam almak istemektedir. Bu sebeple de tecridi ağırlaştırarak Önder APO’ya yüklenmekte, teslimiyet dayatmakta, Önderlik direndiği için de tüm yaşamsal haklardan men etmektedir.

CPT’nin Önderlikle görüşmediğinin ortaya çıkması ardından herkesin kaygısı daha fazla artmıştır. CPT Kürt halkını ve dünya kamuoyunu yanıltmış, kandırmış ve manipüle etmiştir. Önder APO ile ne görüşüldüğünün açıklanması konusunda baskı yapılırken görüşmenin yapılmadığının ortaya çıkması çok önemli bir durum olmaktadır. CPT’nin bu biçimde ziyarete gitmesi, döndükten sonra yalan yanlış bilgi vermesi, Önderlik ile görüşülmemiş olmasının manası kavranmak durumundadır. Görüşmeye Önder APO’nun çıkmadığı, tavır sahibi olduğu biçiminde değerlendirmeler de olmuştur. Önderliğin faşist rejime karşı tavrı zaten nettir ve daha önce aile görüşmesinde bunu açıkça yansıtmış hatta direkt ifade etmiştir. Önderliğin tutum sahibi olması anlaşılırdır ve bilinir bir durumdur. Fakat bu biçimde İmralı’ya gidilmesi ve yanlış açıklamalar yapılması, Kürt halkının kandırılmaya çalışılması ve gerçeğin ne olduğunun saklanması yeni bir durumdur. Önderlikle görüşülmemesinin sebebi her ne olursa olsun sonuçta görüşme gerçekleşmemiş ve biz Önderlikten bilgi alamamışız. Bu sıradan yaklaşacağımız bir durum değildir. Normalde Öndelikle bir hafta bile avukat görüşmesi gerçekleşmediği için kıyameti koparan, Türkiye sokaklarını cehenneme çeviren gençlik ruhu nerededir? Birkaç yıl içinde gençliğimizde değişen ne olmuştur? Öndelik sevgimizde, bağlılığımızda, militanlığımızda bir sorun olmadığına göre bu normal ve sıradan yaklaşım da neyin nesidir? En çok biz genç kadınların Önderliğe karşı sorumluluğumuz vardır. En çok bizler Önderliğe yoldaş olmak zorundayız. Yeteriz yoldaşlık tanımı yalnızca sınırlı yoldaşa yöneltilmiş bir eleştiri değildir. Komplo gerçeği içinde büyüyen ve yetişen bir sürecin gençliği olarak Önderliğin esaretinin sürmesine, durumunun ağırlaştırılmasına karşı kıyamet koparmadığımız için yetersiz yoldaş durumunda olanlar bizleriz. Önder APO’ya yaklaşımın Kürt halkına yaklaşım olduğunu unutmamak gerekir. Şubat ayında uluslararası komplo 25.yılına girecek. Bir gün bile daha fazla gecikmeden Önder APO’dan acil bilgi almak için harekete geçmeli, düşmanı zorlamalı, bu yıl Önder APO’nun fiziki özgürlüğünü sağlayacak bir mücadelenin içine girmeliyiz.

Değerli Yurtsever Genç Kadınlar!

Önümüzde 9 Ocak gibi Kürt kadınları açısından unutulmaması, her an hatırlanarak yaşanması gereken bir gün var. 9 Ocak 2013’te Sara(Sakine Cansız), Rojbin(Fidan Doğan) ve Ronahi(Leyla Şaylemez) yoldaşlar Paris’in göbeğinde alçakça katledildiler. 2023 9 Ocak’ında her biri kadın mücadelemiz açısından öncü olan bu yoldaşların şehadetlerinin 10.yılı dolmaktadır. 10 yıldır kesintisiz biçimde eylemler yapılmakta, yoldaşlarımız anılmakta ve katillerin yargılanması istenmektedir. Fakat aradan 10 yıl geçmesine rağmen ve gerçek failler bilinmesine rağmen suçlular açıklanmamış, katiller yargılanmamış, gerekli cezalandırma yapılmamış ve halkımızın öfkesi ve acısı dindirilmemiştir.

Normal şartlarda tüm alanlarda 9 Ocak Katliamının yıldönümü için planlamalar yapılmaktadır bu süreçte. Fakat bu katliamın 10.yılı dolarken ve Kürt halkı bundan hesap sormaya çalışırken yeni bir katliamla karşılaşıyoruz. Yine Paris’te, yine Kürtler katledilmekte ve yine Kürt öncü kadınları hedeflenmektedir. Aynı yerde, Paris’in merkezinde, benzer senaryo ve aynı güçler tarafından katlediliyoruz. Bu katliam elbette 9 Ocak’ta startı verilen Kürt Özgürlük Hareketi öncülerinin katledilmesi kararının devamıdır. Sara hevallere yönelik yapılan katliamın devamıdır. Paris Kürt kadın soykırımının merkezi haline getirilmek isteniyor. Biz bu yazıyı yazarken saldırı henüz yeni yaşanmıştır ve Fransa devletinden net bir tavır gösterilmemiştir. Halkımız, kadınlar, gençler her yerde bu katliamın hesabını sormak için eylem haline geçmiş hesap sormaktadır. Her zaman olduğu gibi senaryo yine baştan hazırdır ve saldırganın akli dengesi yerinde değildir! Bu katliamın hesapsız kalmasına asla müsaade etmememiz ve mutlaka hesabını sormamız gerekir.

Bizler saldırıyı planlayanın, yaptıranın AKP-MHP faşist, soykırımcı, katil iktidarı olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Kimin ne söylediğinin, nasıl yönlendirdiğinin, nasıl açıklamalar ve savunmalar yaptığının hiçbir kıymeti yoktur. Saldırı TC tarafından planlanarak yapılmıştır, Evin yoldaş bilinçli bir biçimde hedeflenmiştir. Evin (Emine Kara) arkadaş kadın özgürlük hareketimizin öncü militanlarından biridir ve ömrünün tamamını Kürt halkının, kadınlarının özgürlük mücadelesine vermiştir. Evin arkadaş yurtseverliğin yenilmez kalesi olan Botan yöresinin evladıdır. Botan, düşmanın her türlü katliam ve soykırım saldırılarına karşı en büyük direnişi göstermiş, binlerce militan yetiştirmiş ve bu halkın mücadelesine vermiştir. Düşmanın tüm saldırılarına rağmen dimdik ayakta durmuş, her şart ve koşulda Kürtlüğüne, Kürdistanlılığına sahip çıkmıştır. Evin Goyi arkadaş da bu duygularla 1988 yılında özgürlük mücadelesine katılmıştır. Mücadelenin neredeyse her alanında yer almıştır. İlk kadın öncülerimizdendir. Kadın özgürlük hareketinin yapılanmasında, büyümesinde, iradeleşmesinde çok büyük emek sahibidir. Saldırının esas hedefi Evin arkadaştır. Nasıl ki Sara yoldaş şahsında Dersim yurtseverliği, baş eğmeyen asil kadın duruşu hedeflendiyse, Evin yoldaş şahsında da Botan direnişçiliği, yurtseverliği, asiliği hedeflenmiştir. Bu anlamıyla Evin Goyi arkadaşın katledilmesi Sara yoldaşın katliamının bir devamıdır. 9 Ocak bizim için ne ise 23 Aralık da odur.

Değerli Yurtsever Genç Kadınlar!

2. Paris Katliamı Kürt kadınlarının özel hedeflendiklerini bir kez daha açığa çıkarmıştır. 2022 yılı boyunca öncü Kürt kadınlarına dönük saldırılar hep devam etti. Özellikle Rojhilat’ta Jina Amini’nin katledilmesinden sonra “Jin, Jiyan, Azadı” olarak haykırılan özgürlük istemi tüm dünyadaki direnen kadınları aynı hedef etrafında bir araya toplamış, aynı duygu, düşünce ve hissiyatta birleştirmiştir. “Jin, Jiyan, Azadi” sloganı efsuni bir biçimde her kadının temsili olmuş, her kadına aynı dili konuşturmuş, özgür yaşam formülü olmuştur. Bu gelişmelere Kürt kadınlarının öncülük etmesi, bu formülün sahibinin ise kadınların Önderlik olarak kabul ettiği Önder APO olması gerçeği ise AKP-MHP faşist rejimini çılgına çevirmiştir. Bu gelişmelerden çok kısa süre sonra Süleymaniye’de Nagihan Akarsel yoldaş katledilmiştir.

Heval Nagihan Jineoloji çalışmaları ile tanınmakta, kadın biliminin öncülüğünü yapmaktadır. Jineoloji bilimlerin kraliçesi olma yolunda hızla ilerleme kaydetmekte, tüm kadınların dikkatini çekmektedir. Aslında “Jin, Jiyan, Azadi” efsununun bilimsel temele oturmasıdır jineoloji. Bu sebeple dünyadaki kadınları bir araya getirme gücü olan Kürt kadınları ve bunun da bilimsel temelini oluşturma yolunda öncülük yapan Nagihan hevali bilinçli bir biçimde hedefleyerek katlettiler. Rojhilat’ta başlayan özgürlük dalgasının sorumlusu olarak görülen Kürt kadınından böyle hesap sormak istediler.

Bu efsun Berlin’de gerçekleştirilen Dünya Kadın Konferansına da yansıdı. Dünyanın birçok yerinde özgürlük mücadelesi yürüten her yaştan, renkten, ırktan, sınıftan oluşan yüzlerce kadın aynı anda aynı dilde aynı talepleri haykırdılar. Konferansa “Jin, Jiyan, Azadi” damgasını vurdu. Ve zaten bu konferansın toplanmasına öncülük yapanlar da yine Kürt kadınları oldu. Kürt kadınları öncülüğünde Dünya Kadın Konfederalizminin ilk adımları atıldı Berlin’deki konferansta. Oradaki tüm kadınlar Kürt kadınının mücadelesinde ve amaçlarında birleşti ve Önderliğimizin sunduğu yaşam formülünü tartıştı, haykırdı. Bu kendi başına çok önemli bir gelişmedir. Önder APO ağır tecrit ve işkence koşullarında tutulurken, tek kelimesinin dahi dışarı yansıması engellenirken yüzlerce, binlerce kadın Önder APO’nun söylediklerini söylemekte, yazdıklarını okumakta, amacını onaylamaktadır! Tek kelimeye izin verilmezken her yerden Önder APO’nun sözleri haykırılmaktadır! AKP-MHP soykırımcılığının, faşizminin kabul edemediği işte bu gerçektir. Yıl boyunca Kürt kadınları öncülüğünde gelişen özgürlük dalgasından Kürt Önderliğini, Kürt kadınını, Kürdistan Özgürlük Hareketini sorumlu tuttular. Elbette ki bu gelişmelerin yaratıcısı ve kaynağı Önderliğimizdir, onun yetiştirdiği ve geliştirdiği Kürt kadınlarıdır. Kadının gelişimini ve özgürleşmesini kendisi açısından bitiş olarak gören AKP-MHP eril zihniyeti her yerde Kürt kadınından hesap sormaya kalkmakta, katletmekte, geri adım attırmaya çalışmaktadır. Evin Goyi hevalin hedeflenmesi de bu sürecin, konferansın, Rojhilat’taki kadın isyanının intikamı olarak algılanmalıdır. Adeta siz kadını öncüleştirir, özgürleştirirseniz biz de katlederiz denilmektedir. Aynı zamanda heval Evin Goyi dünya halklarının ve kadınlarının başına en büyük belalardan biri, erkek faşizminin de temsili olan DAIŞ’e karşı militanca savaş yürüten öncü kadınlardan biridir. Bütün bunların toplamı olarak Evin Goyi yoldaşın katledilmesini Kürt kadınının katledilmesi olarak ele almalı ve bu temelde hesap sormalıyız.

Genç kadınlar olarak bu kritik gelişmeler karşısındaki duruşumuz, tutumumuz zayıftır. Bu süreç sıradan eylemlerle, sadece tutum gösteren protestolarla, kınamalarla, günlük yürüyüş ve açıklamalarla yürütülemez. Düşmanımızın tavrı ve hedefi nettir, tarzı katliamcıdır, yöntemi insanlık dışıdır. Biz de bunun farkında olarak aynı keskinlik ve kararlılıkla mücadele etmeli, daha fazla eylem halinde olmalı, daha büyük düşünmeli, öz savunmamızı yaratmalı ve büyük kazanmalıyız. Önümüzdeki süreçlerde mücadele daha da keskinleşecek ve büyüyecektir. 2.Paris Katliamı ile başlayan bu dönem 9 Ocak ve 15 Şubat komplosuna karşı geliştireceğimiz mücadele ile belli sonuçlara ulaşacak. Yurtsever, devrimci genç kadınlar olarak Önderliğimize, kadın mücadelemizin öncülerine layık bir duruşun sahibi olmalı, tarihi sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.

Kaynak: Yurtsever Genç Kadın Dergisi